Kazdaglari
Alpler'den sonra dünyanın en fazla oksijen üreten dağının Kaz Dağları olduğunu biliyor muydunuz? Durum böyle olunca da ülkemizin en fazla oksijen üreten bölgesi de tabii ki burası. Mitolojideki ismi İda olan Kaz Dağları'nın jeolojik konumu nedeniyle oluşmuş ilginç bitki örtüsü, iklim ve toprak yapısı sayesinde bu bölge devamlı olarak yüksek oranda oksijen üretiyor. Ayrıca Ege Denizi'nin kıyılarına kadar inen Kaz Dağları'nda hem kara hem de deniz iklimi birlikte görülüyor. Çanakkale Boğazı'ndan gelen hava akımları, karadan denize doğru oluşan bir oksijen hareketi oluşturuyor Bitki yapısı olarak Avrupa-Sibirya bölgesiyle, Doğu Akdeniz bölgesinin tam sınırını oluşturan Kaz Dağları'nda doğal olarak her iki bölgenin bitkisel özelliklerinin harmanlanmasıyla yeni bitki türleri kendini göstermiş. Bu nedenle bölgede 21 çeşit bitki türü var ki, Dünya'da sadece Kaz Dağları'nda yetişiyor. 'Kesin olarak korunması gerekir' ibaresi ile kayıtlara geçen Kaz Dağı Göknarı, bu 21 çeşit bitki arasında en önemlisi. Kaz Dağları'ndaki köylerde bu ağacın kozalakları çaya katılır. Demlenen çaya özel bir aroma verir. Aynı şekilde köylülerin Kaz Dağı adaçayı dedikleri 'Sideris trojana', Kaz Dağı çiğdemi, dağ lalesi, beyaz ve kırmızı şakayık Kaz Dağları'nda yetişen onlarca bitkiden birkaçı. Dünyanın en büyük deniz kaplumbağası Aynı şekilde Tahtakuşlar Köyü'nde emekli öğretmen Alibey Kudar ve ailesi tarafından kurulan Etnografya Galerisi ve Türkiye'nin ilk köy müzesi sayesinde de Kaz Dağları'nın geleneksel yaşantısından geriye kalan objeleri görmek, bizzat Alibey Kudar'ın ağzından onların efsanelerini dinleme fırsatı bulabilirsiniz. Dünya'da sergilenen en büyük deri sırtlı deniz kaplumbağısını da görebilirsiniz. Latince ismi 'Dermochhelys corıacea' olan kaplumbağa'nın boyu 1.97 cm, ağırlığı da 360 kg. Bu kaplumbağa 1997 yılında Edremit Körfezi'nde ölü olarak bulunmuş, sonra da galeri sahipleri tarafından mumyalanmış. Türklerin bölgeye gelişiyle Yörük kültüründe önemli yeri olan Kaz nedeniyle Kazdağları adını alır. Küçükkuyu’dan, Edremit’e yaklaşık 80 kilometre masif bir kütle halinde uzanan Kazdağları’nın en yüksek noktası 1796 rakımlı Babadağ zirvesi.
Adatepe Köyü’nden tekrar anayola çıkıp Edremit’e doğru yöneldikten yaklaşık 20 kilometre sonra kaplıcalarıyla ünlü Güre’ye ulaşırsınız. Ancak Güre’ye girmeden önce dağlara doğru tabelalar Tahtakuşlar Etnografya Galerisi’ni işaret eder. 1994 yılında Unesco ödülünü alan galerinin kurucusu emekli öğretmen Alibey Kudar. Muhtemelen sizi o karşılayacak ve doyumsuz sohbetiyle Kazdağları’nın öykülerini anlatacaktır. Galeride Yörük kültürünün gündelik kullanım objelerinin yanında Kazdağları’nın şifalı bitkilerini de bulmanız mümkün. Bu bitkilerin nasıl kullanılacağını ve nelere iyi geldiğini yine Alibey Kudar sizlere anlatacaktır. Dünyada sadece Kazdağları’nda yetişen 21 bitki türünden biri olan Kazdağı Köknarı’nın kozalaklarını buradan alabilir ve demlediğiniz çaya katarak keyifle içebilirsiniz.
Vardılar canavarlar anası çok pınarlı İda’ya, Ege'nin kuzeyinde, Marmara Denizi'ne doğru uzanan ve Çanakkale ile Balıkesir arasında bulunan Kazdağı, Türkiye'de oksijen bakımından en zengin yöre. Şehir hayatından bunaldıysanız ve huzur dolu bir kaçamak yapmak istiyorsanız, rotanızı Kazdağı'na çevirin. Kazdağı, Karataş-Babadağı-Sarıkız tepeleri ile başlıyor ve Edremit Körfezi'nin kuzey sahil şeridi boyunca uzanıyor. Kazdağı köknarı 1988'de koruma altına alındı. 1993'te Kazdağı'nın Edremit Körfezi'ne bakan yüzündeki 25 kilometrelik bir bölümü Milli Park Alanı ilan edildi. Dünyada sadece Kazdağı'nda bulunan Kazdağı köknarından başka kızılçam, karaçam, kestane, çınar ve kızılağaç türlerine de rastlanıyor burada. Zeytin ağaçlarının yanı sıra parkta şifalı bitkiler de bulunuyor. Milli Park ilan edilen bölgede doğa koruma altına alındı. Dünya Bankası da ‘‘Genetik Kaynakları Yerinde Koruma Projesi’’nin pilot bölgelerinden biri olarak, zengin bitkilerle çevrili dağın korunması için 5.1 milyon dolar bağışladı. Kazdağı özellikle son yıllarda trekking yapmak isteyenlerden büyük ilgi görüyor. Yeşiller arasında şelalelerin, derelerin sesini dinleyip huzur bulmamak mümkün değil. Bu huzuru tattıktan sonra hiç kopamayanların sayısı bir hayli fazla. Şehir hayatından kaçarak Kazdağı'nın güzel köylerine yerleşenlere rastlamak mümkün. |
|
Kazdağları'ndaki köylerin yıldızı parlıyor |
Dağ ve deniz turizminin bir arada yaşandığı Kazdağları tatilcilerin yeni gözdesi. Ege ve Akdeniz sahillerinde her yaz vahşi bir "deniz-güneş-kum" turizmi yaşanır. İnsanlar 40 derece güneşin altında kavrulmak için saatlerce mesai harcar. Bu vahşi deniz turizmini tamamlayan bir başka şey de "görünme" turizmidir. Yani tatil köylerindeki trendy beach club'larda son model mayo ve onu tamamlayan kıyafetlerle arz-ı endam etmek... Tatil denince nedense hemen hepimizin aklına bu tip bir görüntünün dışında başka bir şey gelmez. Oysa Türkiye çok farklı tatil anlayışları sunabilecek bir kapasiteye sahip. Bu tarz alternatif tatil olasılığı bulunan yerlerden biri de İstanbul'a çok yakın konumdaki Kazdağları. Oksijen oranı açısından dünyanın sayılı bölgelerinden biri olan Kazdağları, doğası, denize olan yakınlığı, köy yaşantısı ile buraya gezmeye gelenleri adeta büyülüyor. Sadece yaz aylarında değil ilkbahar ve sonbaharda da özellikle hafta sonlarında büyük metropollerden sıkılanların akınına uğruyor. Özellikle bir yüzünü körfezin eşsiz deniz manzarasına bir yüzünü de çam ağaçları ile bezeli dağlara çevirmiş köyler, yürüyüş ve treking parkurları, tarihi ve turistik yerleriyle Edremit körfezi başlı başına bir cazibe merkezi. ALTERNATİF BİR KÖY RUM EVLERİ |
|
NTVMSNNBC |
Kazdağı
Milli Park Tabiatı Koruma Alanı Alanın içerdiği önem kriterleri:
Özet Kaz Dağı, Ege kıyılanınızın kuzeyinde Edremit Körfezi'nin hemen üstünde yer alır. Avrupa-Sibirya ve Akdeniz floristik bölgeleri arasında izole olmuş pozisyonu, geniş şist ve kireçtaşları başta olmak üzere zengin jeolojik yapısı ve değişik iklim özelliklerinin etkisi altında olağanüstü bir bitki örtüsü içerir. Dağın güney yamaçtan, tipik Akdeniz iklimine özgü kızılcam (Pinus brutia) ve karaçam (Pinus nigra ssp. pallasiana) ormanlarıyla birlikte maki bitki örtüsüyle kaplıdır. Daha nemli kuzey yamaçlardaysa yalnızca bu dağa endemik Kaz Dağı göknarı (Abies nordmanniana ssp. eguitrojana) ve doğu kayını (Fagus orientalis) ormanları yer alır. Dağın kireçtaşı ve şistli kayalardan oluşan zirve bölümü yastık formunda bitki topluluktan ve çok zengin nadir bitki türlerine ev sahipliği yapar. Yaklaşık 800 taksonun kayıtlı olduğu Kaz Dağı florasında, 23'ü yalnızca bu dağa özgü olmak üzere en az 68 ülke çapında nadir bitki yer alır. Bu özellikleriyle OBA, yalnız Türkiye'nin değil, tüm Avrupa kıtasının en önemli bitki alanlarından biridir. Kaz Dağı ayrıca Yunanistan ve diğer Balkan ülkelerine özgü pek çok bitkiyi içermesi nedeniyle bitki coğrafyası bakımından da önemlidir. Kaz Dağı, Milli Park olarak ve daha küçük bölümler halinde Tabiatı Koruma Alanı ile Gen Koruma ve Yönetim Alanı statüleriyle büyük ölçüde koruma altındadır. Buna karşın. Kaz Dağı artan turizm etkinlikleri, kontrolsüz tıbbi bitki ticareti ve güney yamaçtan kaplayan kuru ormanlarda sık sık çıkan yangınlar gibi çeşitli tehditlerle karşı karşıyadır. Alanın Tanıtımı Kaz Dağı, Marmara ve Ege bölgeleri arasında sınırda yer alan ve Edremit Körfezi'nin kuzeyi ile Biga Yarımadası'nın güney kenarı boyunca uzanan bir dağ silsilesidir. Kaz Dağı (1796 m), Marmara Bölgesi'nin Uludağ'dan (OBA No.18) sonra en yüksek ikinci dağıdır. İlkçağlarda "İda Dağı" olarak bilinen Kaz Dağı, tanrı ve tanrıçaların yaşadığı bir dağ olarak değer kazanmıştır. Efsaneye göre tanrıların tanrısı Zeus, Troya Savaşı'nı suların çağladığı İda Dağı'nın zirvesinden izlemiştir. Kaz Dağı'na endemik pek çok bitki İda Dağı, Troya ve tanrıların nehri "Skamandros" anısına adlandırılmıştır. Kaz Dağı silsilesi aslında batı-güneybatı/doğu-kuzeydoğu yönünde 60 km uzanan tek bir sırttan oluşur. En yüksek zirveleri arasında silsilenin batı ucuna doğru Baba Dağı (1796 m), Kartalpınar (1774 m) ve Sarıkız Tepesi (1730 m) sayılabilir. Doğuya doğru gidildikçe alçalan dağ, derin vadiler ve yer yer küçük boğazlarla kesilmiştir. Dağ kütlesinin büyük bir kısmı Paleozoyik şist, zirve bölümü yüzeye çıkmış billursal mermer ve diğer yerlerse mermer, gnays ve tüf tortularından oluşmuştur. Alanda değişik iklim özellikleri hüküm sürer. Ege Denizi'ne yakınlığı nedeniyle Kaz Dağı'nın güney yamaçlarında karakteristik Akdeniz iklimi hâkimken, kuzey yamaçlarında daha serin ve nemli karasal iklim özellikleri görülür. Buna ek olarak, Ege Denizi ve kuzeyde Çanakkale Boğazı gibi iki çöküntü arasında bulunması nedeniyle, dağ kuzey rüzgârları ve güneyden sürekli esen serin deniz rüzgârlarının etkisi altındadır. Böylesine değişik iklim koşullarının şekillendirdiği OBA bitki örtüsü, ağaçsız zirve bölümü ve dağı büyük ölçüde kaplayan frigana, maki ve orman topluluklarından oluşur. Geniş kızılcam ormanları, güney yamaçlarda 850 m ve kuzey yamaçlarda ise 400 m yüksekliğe kadar g kar. Çoğunlukla şistli topraklar üzerinde yaygın olan kızıl-çamlar, çok nemli kuzey bakılarda (özellikle Edremit-Hanlar ve Kalkım-Yenice arasında, 250-300 m'lerde) çok düzgün gövdeler yaparak 25-30 m'ye kadar boylanır. Kızılcam ormanları, kuzeyde 400 m ve güney yamaçlarda ise 800 m'de karaçam ormanlarıyla yer değiştirir. Karaçam ormanları Kalkım yakınlarında 270 m'ye kadar inerek lokal meşcereler oluşturur. Karaçam çoğunlukla metomorfik kayalar (örneğin şist ve gnays) üzerinde yaygındır. Karaçam kuzey yamaçlarda Kaz Dağı göknarı ve çeşitli geniş yapraklı ağaç türleriyle birlikte görülmesinin yanı sıra çoğunlukla saf meşcereler oluşturur. Karaçam ormanlarının zarar gördüğü yerlerde meşe türlerinin (özellikle Q. cerris var. cerris, d.frainetto ve Q. petraea ssp. iberica) ağırlıkta olduğu ikincil ormanlar gelişmiştir. Bu ormanlar Ağı Dağı yakınlarında 20 m'ye kadar boylanır. Endemik Kaz Dağı göknan (Abies nordmanniana ssp. eguitrojana) ormanları kuzeye bakan yamaçlarda yer yer 400 m'ye inmekle birlikte, genellikle 1000-1400 m arasında yaygındır. Tipik olarak şistli topraklar üzerinde gelişmiş bu ormanlar, çoğunlukla doğu kayını (Fagus orientalis) ve karaçamla birlikte görülür. Kaz Dağı göknarının sistematik yeri hakkında tam bir fikir birliğine varılamamıştır. Bazı botanikçiler onu kendi başına bir tür olarak kabul ederken, diğerleri Kaz Dağı göknarının ya A. nordmanniana ya da A. pectinata'mn bir alt türü olması gerektiğini savunmaktadırlar. Öte yandan polen morfolojisine dayanarak, bu bitkinin A. cephalonica (Yunanistan) ve/, nordmanniana ssp. bornmuelleriana (Batı Anadolu) arasında, doğal bir melez olduğu da düşünülmektedir. Doğu kayını ormanları, genellikle Kaz Dağı göknarı ormanlarından daha nemli olan gölge yerleri ve daha verimli topraklan tercih eder. Doğu kayını dağın kuzey yamaçlarında, 600 -1400 m arasında görülür. Her iki orman tipinde de Türkiye'nin Karadeniz ormanlarına özgü Avrupa-Sibirya floristik elemanları yer alır. Bunlar arasında; Astragalus glycyphyllos ssp. glycyphylloides, Atropa belladonna, Blechnum spicant, Cardamine bulbifera, Circaea lutetiana, Epipogium aphyllum, Orthilia secunda, Phyllitis scolopendrium, Primula vulgaris, Pyrola chlorantha, P.media, P.minor, Rhododendron luteum veSanicula europaea sayılabilir. Ülke çapında nadir ve oldukça kopuk bir yayılış gösteren Muscari latifolium da bu orman kuşağı içinde bol miktarda bulunur. Gürgen (Carpinus betulus) ormanı daha serin bölümlerde, vadi tabanları boyunca (400-650 m), alüvyal topraklar üzerinde yer yer karışık topluluklar oluşturur. Bu topluluklarda, aslında Avrupa'ya özgü bir tür olup doğal yayılma alanının en güneydoğu ucunda yer alan Thalictrum aguilegifolium popülâsyonuna da rastlanır. T.aguilegifolium buradan başka Türkiye'de yalnızca Trakya'da kayıtlıdır. Dağın subalpin ve alpin kuşağında dört farklı bitki örtüsü tipi ayırdedilir: Zirve bölümünün kuzey tarafında, 1550-1700 m arasında şistli kayalar üzerinde bodur ardıç (Juniperus communis ssp. nana) fundalık topluluğu; Gürgen Dağı'nda yaklaşık 1400 m'de baskın olarak Nardus stricta sık dokulu fundalık topluluğu; 1599 m üstlerindeki şistli kayalarda Astragalus idae alpin yastık formundaki bitki topluluğu ve zirve bölümünde 1650-1750 m arasında sarp kayalık ve yüzeye çıkmış kayalar üzerinde Saxifraga sancta kireçtaşı topluluğu. ÖBA'nın içerdiği pek çok nadir bitki türü çoğunlukla zirve bölümünde, yalnız kireçtaşı ve şistli kayalar üzerinde sınırlı olarak bulunur. Yüzeye gkmış kireçtaşlan üzerinde Allium kurtzianum, Centaurea odyssei, Hesperis theoprastii ssp. sintenisii ve Saxifraga sancta gibi ülke çapında nadir bitki taksonlan görülür. Açık şistli kayalar ise endemik ve Armeria trojana, Asperula sintenisii, Centaurea athoa, Jasione idaea, Linum boissieri, Paronychia sintenisii ve Silene bolanthoides gibi nadir bitki türleri bakımından zengindir. Uzun yıllar botanik araştırmaların yürütüldüğü Kaz Dağı bitki örtüsünün tanımlanmasına katkıda bulunan en önemli botanikçilerden biri, Alman Paul Sintenis'tir. Anadolu'daki ilk botanik araştırmalarına 1883 yılının Haziran-Ağustos aylarında Kaz Dağı'nda başlayan Sintenis'in adı Asperula sintenisii ve Hesperis theoprastii ssp. sintenisii gibi dağa özgü iki taksona verilmiştir. Toplam 800'den fazla takson içeren Kaz Dağı florası %24 oranında Akdeniz floristik elemanı, %17,6 oranında Avrupa-Sibirya elemanı ve %1,3 oranında da İran-Turan elemanı içerir. Florasında ülke çapında nadir, en az 68 takson yer alır ve bunlardan 23'ü dağa endemiktir: Abies nordmanniana ssp. egui-trojana, Achillea fraasii var. trojana, Allium kurtzianum, Armeria trojana, Asperula sintenisii, Astragalus idae, Centaurea odyssei, Cirsium steirole-pis, Erysimum idae, Ferulago idea, Peştuca ustulata, Calium trojanum, Hesperis theoprastii ssp. sintenisii, Hieradum idae, H. phaeochristum, H. scamandris, Hypericum kazdaghensis, Jasione idaea, Peuceda-num arenarium ssp. urbam, Sideritis trojana, Silene bolanthoides, Thymus pulvinatus ve Verbascum scamandri. Kaz Dağı aynı zamanda bitki coğrafyası bakımından da oldukça önemlidir. Dağ, Alchemilla hirsutiflora, Allium flavum ssp. flavum var. minus, Dianthus erinaceus var. alpinus, Unum boissieri ve Muscari latifolium gibi kopuk yayılış gösteren ve her biri Türkiye'de buradan başka yalnızca birkaç dağda daha kayıtlı olan çok sayıda bitkiye ev sahipliği yapar. Buna ek olarak Kaz Dağı'nda, Türkiye'de başka bir yerde bulunmayıp yalnız Yunanistan ve diğer Balkan ülkelerinde sınırlı bir yayılış gösteren Aethionema saxatile ssp. oreophilum, Centaurea athoa, Dianthus arpadianus, Peştuca polita, Minuartia garckeana, Paronychia sintenisii, Saxifraga sancta ve Sideritis athoa gibi pek çok bitki de yer alır. Kaz Dağı'nın botanik zenginliği sahip olduğu jeolojik yapı ve iklim çeşitliliğinin yanı sıra, Akdeniz ve Avrupa-Sibirya floristik bölgelerinin arasındaki sınırda, izole olmuş konumunun da bir sonucudur. Nadir Türler Küresel Ölçekte Tehlike Altındaki Türler (1Takson)
Avrupa Ölçeğinde Tehlike Altındaki Türler (35 Takson)
Ulusal Ölçekte Nadir Diğer Türler (32 Takson)
Doğal Koruma Kaz Dağı'nın bir bölümü 17.04.1994 tarihinde Milli Park (21.300 ha) ilan edilmiştir. Dağın en yüksek zirveleri ve güney yamaçları Milli Park sınırları içine alınmıştır. Dağda aynı zamanda, 240 ha alan endemik Kaz Dağı göknannın (/Wes nordmannianassp. egui-trojana) geniş meşcerelerini korumak amacıyla, 15.06.1988 tarihinde Tabiatı Koruma Alanı, ilan edilmiştir. Buna ek olarak, 4-5 ha alan karaçamın (ft'nos nigra ssp pallasiana) tohum meşceresi olarak koruma altına alınmıştır. Ayrıca Kaz Dağı'nda, Dünya Bankası desteğiyle hazırlanan Türkiye Bitki Genetik Çeşitliliğinin Yerinde Korunması Ulusal Eylem Planı çerçevesinde beşgen Koruma ve Yönetim Alanı belirlenmiştir. Alanda bulunan Bern Sözleşmesi'ne göre Tehlike Altındaki Habitatlar: 35,7 Akdeniz dağlık sık Narduus stricta meraları, 41.1E1 - Batı Karadeniz doğu kayını ormanları, 41.1E15 - Batı Karadeniz göknar-doğu kayını ormanları, 42.66 - Karaçam ormanları, 42.85B2 - Batı Anadolu kızılcam ormanları. |